​

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi“ 

​

Astım hastası olan Osmanlı’nın en şaşaalı döneminin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın bu sözleri aslında insanlığın dünyadaki en büyük zenginliğinin sağlık olduğunu gösteriyor. Gerçekten de insanın sağlığı olmayınca hiçbir şeyin kıymeti olmuyor. 

Hal böyle olunca dünyaya gözünü açan ve hastalıklara maruz kalan insanoğlu sıhhat bulabilmek için bir çok yöntem denemiş. Bunlar da genellikle bugün ; GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları) diye bildiğimiz yöntemler. İnsanoğlunun binlerce yıl deneme yanılma yoluyla, tecrübe ederek edindikleri kadim tıp yani. Fakat özellikle son 100 yılda teknolojinin gelişip kimyasal ilaç sanayinin kurulmasıyla bu yöntemler rafa kaldırılıp , unutturulup bir de üstüne koca karı yöntemleri yaftası vurularak basitleştirilmiştir. 

​

Gelişmiş bilime, tanı ve tedavi yöntemlerine ve medikal ilaçlara rağmen hastalıklar azalmamış. Tam tersine kronik hastalıklar daha da artmıştır.Üstelik bununla birlikte insanların maruz kaldığı Çevre kirliliği (Hava,Su,Toprak) ; Gıda kirliliği (GDO’lu ürünler, zirai tarım ilaçları, hormonlar vs.) ; Elektromanyetik kirlilik (Baz istasyonları, wi-fi, cep telefonları) gibi kirlilikler hayatı yaşanmaz hale getirmiştir. 

​

Bütün bunlar insanları tedavisi olmayan müzmin, kronik hastalıkları olan , hayat standartları ve sıhhat durumu düşük , tabiri caiz ise sürekli acı çeken ve ömür boyu kimyasal ilaç kullanmak zorunda olan varlıklara dönüştürdü. Bu durum, bugün tekrar insanları doğal tedavi yöntemlerine ve doğal yaşama döndürmüş durumda. Aslında bunu öze dönüş olarak yorumlayabiliriz. 

​

5000 yıl önce kullanılan Akupunktur noktasının etkisi bugün de aynı.1000 yıl önce bir hastalığın tedavisinde kullanılan bir bitkiyi bugün de kullandığımızda aynı neticeyi alabiliyoruz. Çünkü yaratılış hiç değişmedi. Dolayısıyla binlerce yıldır kullanılan ve yan etkisi olmayan, insanın fıtratına uygun doğal tedavi yöntemlerine insanoğlunun her daim ihtiyacı var. 

                                                                                                       Sağlıcakla kalın

                                                                                                           Dr. Ahmet Çelik